7 Kasım 2010 Pazar

Die Dead Enough !

              Şu anda bu yazının yerinde başka bir tanesi olmalıydı, fakat istemedim, devamını getiremedim olmadı.
              Kulağımda Emre Aydın, Belki Bir Gün Özlersin var, bitince asla dinlemem dediğim SOAD başlıyor, Lonely Day...
              Son iki hafta gerçekten canımı yakarak geçse de hala direniyorum.
            "I believe I can survive !".
              En azından vizelerim bitse de oradan kurtarsam. Yoksa bu kadar zorlamaya dayanamayıp kırılacağım bir yerden.
              Sıçıyorum batırıyorum her şeyi, elim yüzüm bulaşık halde, nasıl kurtarırım nasıl toparlarım bilmiyorum, yolunda olmayan çok şey var ve pek de kolay girmezler yoluna. Peki ya ben? Hadi hayatı yoluna soktum diyelim, ya ben, ben ne olacağım? Toparlanabilecek miyim? Eski halime gelebilecek miyim?
              Daralıyorum cidden, depresyon mu bu, geçici bir şey mi yoksa bilemiyorum, fakat kolay olmadığını biliyorum. Daralıyorum. İhtiyacım olan ne peki? Ne çıkartabilir ki beni bu kara delikten?
              Zevk aldığım hiçbir şey kalmadı resmen, her şey bir bir gidiyor benden uzağa. E amk bu da can ! Burada bir dram var, herkes kendi dalgasında. Yere çakılmak üzere olan bir uçak ile kulenin irtibatsızlığı gibi durumum, burun üstü düşüyorum, çakılmama ramak kaldı, kule sessiz, kule umursamaz, kule kendi halinde. Peki çaklıdıktan sonra uçak kule üzülecek mi? Vah vah tüh tüh diyecek mi? Ne fayda ki zaten?
              Sanırım zehirlenen ruhumu temizleyemem asla, temizlemek de istemem, sanırım bu zehir iyice bağımlı yaptı beni, aşığım. Ama ara ara ruhumu dezenfekte etmeliyim ki zehirimle karışıp karartmasın bedenimi, en iyi dezenfektanım alkol yine bu ara. Öyle ki, dilimden geçip boğazıma akmaya başladığı an temizlenmiş hissediyorum kendimi, bedenimi, ruhumu, kalbimi, beynimi, hislerimi.
                                     "Hey siroz bekle beni! ".
              Kapadım artık gözlerimi, geleceği düşlemeyi bıraktım, geçmişle avunmayı da. Geçmişe lanet okuyup mutsuz olmayı da bıraktım. Yakın geçmişim zaten her şeyi yaşatıyor bana. Ne mi yapıyorum? Bekliyorum. Evet bekliyorum. Değersiz ve sıradan hayatımın 21 seneden sonra biraz olsun önem ve değer kazanmasını bekliyorum. Olur mu?
              Ben bitiyorum lafın kısası. İyice eriyip gitmeden tutun bir köşemden, kaymadan ellerim kenarından uçurumun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder